Little Palestine: Kuşatma Altında Hayatta Kalmak | Sınır Etkisi

Episode 134 August 29, 2024 00:14:52
Little Palestine: Kuşatma Altında Hayatta Kalmak | Sınır Etkisi
Sınır Etkisi
Little Palestine: Kuşatma Altında Hayatta Kalmak | Sınır Etkisi

Aug 29 2024 | 00:14:52

/

Show Notes

Bu bölümde, Filistinli yönetmen Abdallah Al-Khatib’in çarpıcı belgeseli Little Palestine: Diary of a Siege‘i derinlemesine inceliyoruz. Şam yakınlarındaki Yarmouk Mülteci Kampı’nda, Suriye İç Savaşı sırasında yaşanan kuşatma günlerini konu alan bu film, savaşın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini ve toplulukların direnme gücünü gözler önüne seriyor. Yarmouk Kampı’ndaki hayat nasıl bir hal aldı? Savaşın ortasında çocuklar neyle karşı karşıya kaldı? Sinema, savaş mağdurlarının sesi olabilir mi? Bu soruların ve daha fazlasının cevabını podcastimizin bu bölümünde bulabilirsiniz. Little Palestine, sadece bir belgesel değil; direnişin ve insan ruhunun gücünün bir yansıması. Abone olmayı unutmayın! Yeni bölümler için bildirimleri açın!   https://episodes.castos.com/6019af24a19d28-31318580/1825652/c1e-7k3n8f47g70c29xmw-7z4j22p1ar4r-9f39to.mp3
View Full Transcript

Episode Transcript

[00:00:01] Speaker A: Sonsuz olasılıklara açık bir ufuk. Ona doğru emin adımlarla yürüyorduk. Umrumuzda değildi. Yaklaşan garip şeyi fark etmedik. Mavi gökyüzü ve rüzgarın sesiyle mutluyduk. Aniden üzerimize ağır bir toz bulutu düştü. Renkler gitti. Zaman bariyerin arkasında zorla durduruldu. Her şey bildiğimiz ritme göre gitti. Daha sonra kuşatma. Ama bir şey oldu ve ateş başındaki huzurun bittiğini söyledi bize. Sonsuza kadar. Sınır etkisinden sesimizi duyurabildiğimiz herkese merhabalar. Ben Kader. Bugün sizlerle sinemanın toplumsal travmalara tanıklık etme gücüne odaklanacağız. Dünya premierini 2021 yılında Visions The Real Film Festivali'nde yapan Filistinli yönetmen Abdullah El-Katib'in belgeseli olan Küçük Filistin Kuşatma Günlüğü belgeselini ele alacağız. Bu belgesel, Suriye İç Savaşı'nın yıkıcı etkileri altında, Şam yakınlarındaki Yarmouk Mülteci Kampı'nda yaşanan büyük trajediyi gözler önüne seriyor. Peki, bir sinema yapıtı, bir topluluğun yıkımını, direnişini ve hayatta kalma mücadelesini nasıl bu denli çarpıcı biçimde anlatabilir? Gelin, hep birlikte bu sorunun yanıtını arayalım. [00:01:42] Speaker B: Biz Yarmouk Kampı'ndayız. Palestinliler için. Sizi arıyoruz! Sizi koruyoruz! Hediye olmadığımız için buradayız! Fıratta'l-melâhef! Bandaşlarımız... ...kapağımızdan geliyor! Kapağımızdan geliyor! Hediye! Hediyeye ihtiyacımız var! Kırmızı adamın kırmızı kısımları durdurduğunu bilmiyor. Neredesiniz Red Cross? Neredesiniz? Red Cross'u temsil ediyorsunuz. [00:02:54] Speaker A: Öncelikle Yarmuk'un tarihine kısa bir göz atalım isterim. 1957'den itibaren Filistinli mültecilere ev sahipliği yapan bu kamp, zamanla basit bir mülteci kampı olmanın çok ötesine geçti. Yarmuk okulları, hastaneleri ve çeşitli altyapısıyla kentsel bir bölgeye dönüştü. Fakat Suriye'de patlak veren iç savaşla birlikte herkesin düzeninin bozulduğu gibi Yarmuk kampının da düzeni bozulmuştu. 2013'te Esad rejimi tarafından kuşatma altına alınan Yermuk, yaklaşık 2 yıl süren izolasyonun ardından insani yardımdan mahrum bırakıldı. Bu kuşatma sırasında yaşanan açlık, bombalamalar ve hayatta kalma mücadelesi bahsedeceğimiz belgeselde tüm çıplaklığıyla yansıtılıyor. Belgeselin derinliğini oluşturan sadece savaşın fiziksel tahribatı değil, aynı zamanda insanların psikolojik ve toplumsal olarak maruz kaldığı yıkım da ele alınıyor. İşte El-Katib bu yıkımı kendi kamerasıyla kayda alırken izleyiciye korku, çaresizlik ve umutsuzlukla yüzleştiriyor. Belgeselin yönetmeni Abdullah El-Katib aynı zamanda Yarmouk kampının tanığı. El-Katib, 2015 yılında kampın IŞİD tarafından ele geçirilmesinden sonra Almanya'ya sığınmak zorunda kalıyor. Ancak kamptan ayrılmasının ardından da Yarmouk halkının acısını duyurmayı bir sorumluluk olarak görüyor. 2021'de verdiği bir röportajda El-Katib sinemanın politik rolüne değiniyor ve Avrupa seyircisine sesleniyor. Yermuk halkı için dayanışma göstermenize gerek yok. Çünkü orası artık yok oldu. Fakat Avrupa bazı toplumların bugünkü tahribatından tarihsel olarak sorumlu olduğunu unutmamalı. Yönetmenimiz belgeselin batıda savaş mağdurlarının durumuna dikkat çekmek için önemli bir araç olduğunu belirtiyor. sinemanın Birleşmiş Milletler raporlarını okumayan ya da haberleri takip etmeyen geniş bir kitleye ulaşabileceğini ve bu kitleye yaşananları somut bir biçimde aktarabileceğini vurguluyor. Little Palestine, savaşın ortasında unutulmuş bir halkın hikayesini Avrupa'nın gözleri önüne seriyor. Yönetmen, filmi sadece bir belgesel olarak ele almaktan çok kuşatma altındaki psikolojiyi de anlamaya çalışıyor. Yarmuk halkı, korku, açlık ve ölüme rağmen direniyor. Filmin en akılda kalan anlarından biri ise kam sakinlerinin The Hour Goes Like Every Day isimli şarkıyı söylerken arka planda duyulan bomba seslerine aldırış etmemeleri. [00:06:01] Speaker C: Hala bu günden beri yürüyorsun Zahir uyanık uyuyor Hala bu günden beri yürüyorsun Zahir uyanık uyuyor Hala yürüyoruz ve gece hala gece. Hala yürüyoruz ve gece hala gece. Zaman uzaklaşıyor, yıllar bitmiyor. Zaman uzaklaşıyor, yıllar bitmiyor. Zaman uzaklaşıyor, yıllar bitmiyor. Ve'l-Veşâh Sarveyn. Amin. Gırtlağa taş yırtılıyor, köpekten fotoğraflar çıkıyor. Gırtlağa taş yırtılıyor, köpekten fotoğraflar çıkıyor. Mutluluk kapı açılıyor. Mutluluk kapı açılıyor. Ama acı çok büyük. Acı çok büyük. Güzel. [00:07:58] Speaker A: Bu, savaşa ve kuşatmaya karşı oluşan korkusuzluk ve direnişi simgeliyor. İnsanlar, mücadelenin bir parçası haline gelmişti artık. El-Kâtib'in anlatıcı olarak dile getirdiği sözler de bu psikolojiyi açıkça anlatıyor. Yönetmenimiz, İyiliğin insanları füzelerin peşine düşüp çocukları enkaz altından kurtarmayı teşvik ederken, kötülüğün ise aynı çocukların sütünü satmaya kışkırttığını söylüyor. İşte tam da bu süreçte insanın içindeki kötülüğü def etmek gerektiğinden bahsediyor. Belgeselimiz aynı zamanda savaşın ahlaki boyutunu da gözler önüne seriyor. İnsanın içinde yaşadığı iyi ve kötü arasındaki savaşı. [00:08:48] Speaker D: İnanmıyorum ki annemle köfteyi yiyeceğim. İnanmıyorum ki tüm kestiklerimiz de dışarı çıkacak. İnanmıyorum ki annemle köfteyi yiyeceğim. İnanmıyorum ki babam yemeği yiyecek. İnanmıyorum ki babam yemeği yiyecek. [00:09:14] Speaker A: Lidl Palestine, çocukların gözünden savaşın yıkıcı etkilerini de aktarıyor izleyicisine. Çocuklarla yapılan röportajlar belgeselin en dokunaklı anlarını oluşturuyor. [00:09:26] Speaker D: Ben ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ölmeyeceğimi düşünüyorum. Ölmeyeceğimi düşünüyorum. [00:09:42] Speaker A: Bu çocuklar hayal ettikleri şeyler sorulduğunda yemek yemeyi, ekmeği ya da tutuklanan babalarının geri dönmesini diliyor. Savaşın travması onların masumiyetini yok ederek hayatta kalma mücadelesini üstlenmelerine neden oluyor. Çocukların cevaplarından bunu anlıyoruz. Belgeselde Taslim isimli küçük bir kız, yerdeki otları toplayıp yemek yapmaya çalışırken arkaya bir füzeyi sabit ediyor. Ancak o işine devam ediyor. Tıpkı birçok çocuk gibi bu tür saldırılara alışmış gibi görünüyor. İşte tam da bu sahne izleyicilerine savaşın çocuklar üzerindeki kalıcı etkisini ve masumiyetin nasıl yitirildiğini bir kez daha hatırlatıyor. [00:10:29] Speaker E: Şu esme kent değil. Sen neyi hayal ediyordun? [00:10:33] Speaker D: Hiçbir şey hayal edemedim. Hiçbir şey hayal edemedin mi? [00:10:38] Speaker E: Yemekten hayal ediyordum. Şimdi neyi hayal ediyorsun? [00:10:40] Speaker D: Yemekten. Yemekten sadece mi hayal ediyorsun? [00:10:41] Speaker E: Ne düşündün? Her şeyi. Patates, pizza, fırın, tatlı, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, pizza, çikolata, çikolata, pizza, çikolata, çikolata. [00:10:49] Speaker D: Çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata. [00:10:55] Speaker E: Çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çikolata, çik. [00:11:00] Speaker D: Tövbe. [00:11:00] Speaker E: Estağfurullah, yarın Allah bizi yarattı. Sıfırdan korkmuyor musun? [00:11:09] Speaker A: Yok. [00:11:11] Speaker D: Korkmuyorum. [00:11:15] Speaker E: Yabancı olduk. Ne kadar uzun süredir buradaydı? Allah bizi rahmet eylesin. [00:11:20] Speaker A: Ne? [00:11:20] Speaker E: Allah bizi rahmet eylesin. Allah bizi rahmet eylesin. Hayatı sevmiyor musun? Seviyorum ama. [00:11:29] Speaker C: Buradayım. [00:11:29] Speaker A: Nerede? [00:11:32] Speaker D: Yemek, eğlencelik, okul, oyun, televizyon. [00:11:38] Speaker E: Ama hayatı sevmiyor. [00:11:39] Speaker A: Yoruldun mu? [00:11:39] Speaker E: Evet, yoruldum. [00:11:41] Speaker A: Ne yapalım? [00:11:43] Speaker D: Çocuklar bu dönemde yürüyorlar. Çocuklar bu dönemde yürüyorlar. [00:11:57] Speaker A: Yermuk halkının direnişinde en önemli motivasyon kaynaklarından birisi de maneviyat. Belgeselde insanların dini inançlarının onlara nasıl bir direnme gücü verdiğine sıklıkla şahit oluyoruz. Enkazların içinde internet kablosunu tamir etmeye çalışan bir adamın sözleri belgeselin duygusal yoğunluğunu zirveye taşıyor. Biz yaşamak için doğduk. Onların bombaları bizi yok etmeyecek. İşte o adamın bu sözleri Yarmuk Kampı'nın hayatta kalma mücadelesini ve umutlarını yansıtıyor. Yarmuk Kampı'nda kolektif acının paylaşıldığı zor günlerde insanlar birbirlerine sıkı sıkıya sarılıyor ve Yarmuk'ta bir dayanışma ruhu yeşeriyor. Little Palestine izleyiciye Yermuk'un sadece bir savaş bölgesi olmadığını, aynı zamanda bir hafıza mekanı olduğunu hatırlatıyor. Filistinli mülteciler için burası evlerinden uzakta kurdukları yeni bir yuva. Aynı zamanda Filistin'e geri dönme umutlarını taşıyan bir yer. Bu belgesel, savaşın, yıkımın ve umudun iç içe geçtiği bir hikaye sunuyor. sinema aracılığıyla bizleri uzak coğrafyalarda yaşanan bu trajediyi daha derin anlamamızı sağlıyor. El-Kadvin yönetimi izleyiciyi hem duygusal hem de politik olarak etkileyen bir deneyim sunuyor bizlere. Belgeselin sonuna geldiğimizde izleyiciye tek bir mesaj kalıyor. Direniş sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir eylemdir. Bu film, Bizlere savaşın insan ruhu üzerindeki izlerini en saf ve ham haliyle sunuyor. Ve belki de bu yüzden Little Palestine sadece bir film değil, bir direniş sembolü olarak da hafızalarımıza kazınıyor. Evet sevgili dinleyiciler, bu haftaki bölümümüzde Little Palestine belgeselini ele aldık. Bir sonraki bölümde tekrar görüşmek dileğiyle. Sınır etkisini dinlediniz. Bizi nereden, hangi zaman diliminde dinliyorsanız hepinize günaydın, iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler diliyorum. Sınır Etkisi programını Apple Podcast, Google Podcast, Spotify, Stitcher, SoundCloud platformları üzerinden dinleyebilir ve konu hakkındaki görüşlerinizi bize iletebilirsiniz.

Other Episodes

Episode 123

May 23, 2024 00:13:27
Episode Cover

''Bugün tarihi bir gün!'' Sığınma ve Göç Anlaşması | Sınır Etkisi

“Bugün tarihi bir gün.” ifadelerini kullanan AP Başkanı Roberta Metsola, “Dinledik, eyleme geçtik ve Avrupa’da insanların temel kaygılarından birine hitap ettik.” dedi.  Peki Avrupa’da...

Listen

Episode 70

May 04, 2023 00:48:33
Episode Cover

Deprem Unutuldu.. Ali Bahadır Bahar | Sınır Etkisi

Sınır Etkisi programında bu bölüm konuğumuz tiyatro, reklam, sinema ve dizi oyuncusu namıdiğer ‘Babali’ Ali Bahadır Bahar. Depremi, unutulanları ve hatırlanması gerekenleri tatlı bir...

Listen

Episode 131

August 08, 2024 00:06:57
Episode Cover

Vatandaşlık Almak Çözüm Mü? | Sınır Etkisi

Hepimiz kendimize bağımsız,  istikrarlı her ne kadar yarınımızı bilmesek de planlı hayatlar kurmaya çalışırız. Bu söylediklerimin hepsi göçmenler tırnak içinde ‘’misafirler’’  için de geçerli. ...

Listen