Ömer Özkizilcik: Suriye’nin Geleceği ve Yeni Nesil Suriyeliler | Sınır Etkisi

Episode 153 February 14, 2025 00:12:51
Ömer Özkizilcik: Suriye’nin Geleceği ve Yeni Nesil Suriyeliler | Sınır Etkisi
Sınır Etkisi
Ömer Özkizilcik: Suriye’nin Geleceği ve Yeni Nesil Suriyeliler | Sınır Etkisi

Feb 14 2025 | 00:12:51

/

Show Notes

Suriye devriminin gölgesinde doğan ve büyüyen yeni nesil Suriyeliler… Savaşın, göçün ve kimlik mücadelesinin tam ortasında şekillenen bu gençler, Suriye’nin yeniden inşasında nasıl bir rol oynayacak? Kültürel aidiyet, çok dilli yetişme ve göç deneyimi, onların geleceğini nasıl etkiliyor? Bu bölümde Ömer Özkizilcik ile birlikte, Suriye’yi hiç görmemiş ya da hatırlamayan “Suriyeli” kimliğiyle büyüyen gençlerin hikayesini ele alıyoruz.   https://episodes.castos.com/6019af24a19d28-31318580/1974676/c1e-x8omkhm029pu01j2z-dm4nzmkzuvjj-jpxvdx.mp3
View Full Transcript

Episode Transcript

[00:00:00] Speaker A: Konumuz Özgür Suriye'nin yeni nesli Suriyelileri, yani çocuklar ve gençler. [00:00:15] Speaker B: Aynı zamanda bu çocuklar tercümandı ve aynı zamanda bu çocuklar muhasebeciydi. Bu çocuklar aynı zamanda sekreterdi. Ailelerin birçok işlerini bu çocuklar görmek zorundaydı. Onların bildiği sadece devrim içerisinde olan bir Suriye. Kış geldiğinde üşünülecek, ayakkabıların olmaması onlar için böyle şaşırılacak bir durum değildi maalesef. [00:00:43] Speaker A: Programımıza hoşgeldiniz Ömer Bey. [00:00:46] Speaker B: Hoşbulduk yeğenlerle. [00:00:47] Speaker A: Teşekkürler nasılsınız? [00:00:50] Speaker B: İyiyim sağolun sizler nasılsınız? Nasıl gidiyor? [00:00:52] Speaker A: Çok iyiyiz, teşekkür ederiz. Şimdi uzun süredir Suriye hakkında şimdi ne olacak sorularıyla çok meşgul olduk ve bu soruların cevaplarınız sürekli internette, başka başka mecralarda, haberlerde bütün dünya takip etmeye başladı aslında. Türkiye'de Suriye üzerine, Suriye gündemi üzerine araştırmalar, raporlar hazırlayan isim olarak önümüze çıkıyorsunuz sürekli ve hani gerçekten çok iyi noktalara değiniyorsunuz. İyi yazılar yazıyorsunuz. Hani bu yazılar üzerine webinarlarınıza katılıyoruz gazeteciler olarak. [00:01:23] Speaker B: Teşekkür ederim. [00:01:24] Speaker A: Bu webinarlarınızdan birinde söylediğiniz bir konu çok dikkatimi çekti ve bu yüzden sizinle birlikte bir podcast bölümü yapmak istedim. Sadece sırf bu konuyla ilgili. Konumuz Özgür Suriyeli'nin yeni nesli Suriyelileri yani çocuklar ve gençler. 2011'den bu yana 2024'e kadar diyeyim, Suriye özgürleşmeden önce doğan, büyüyen, başka ülkelerde yetişen, çocukken ülkesinden ayrı kalmış olan aklımıza gelebilecek her grup, her yaş grubundan gençler, çocuklar, bebekler olmak üzere ülkesinden ayrı bir ülkede doğmuş çocuklar da dahil bunların içine bir nesil büyüdü bu 2011-2024 arasında. Bu neslin sizce bu dönemde kendilerine nasıl bir etkisi vardı Suriye'nin, Suriye'deki olan olayların? Hani siz Suriyelilerin içerisindesiniz de aynı zamanda. Hani bu devrim döneminde siz çok fazla sağ çalışmaları yaptınız, onlarla iç içe bulundunuz. Eminim ki vardır sizin böyle bir nokta atışınız böyle bir kendinizce bir eleştiriniz ya da yaptığınız bir yorum bu yeni Suriyeli nesil çocuklara ve gençlere sizce bu dönemde bu çocuklar nasıl bir 10 sene geçirdiler? [00:02:42] Speaker B: Evet, başta şunu belirtmemiz gerekiyor. Bu dönem içerisinde zor geçmeyen, bir şekilde bir sıkıntı çekmeyen hiçbir çocuk yok. Yani bu dönem içerisinde rahat etmiş, bir eli yağda bir eli balda büyüyen hiçbir çocuk olmadı suyeli. en zengin ailenin çocuğu dahi bir sıkıntı yaşadı Rusya içerisinde. Buradaki en basitinden tutun, işte ilgileri yaşadığınız devletteki evrak, belge işlemlerinden tutun, sizin uğradığınız ökçılık, ayrımcılıktan tutun, doğudan savaşın bir fiil etkisinden karşı karşıya kalmakla kadar. Ve bu yeni gelen Suriyeli çocuk nesli, anne ve babalarından çok farklılar. Yani yaşadıkları, tecrübe ettikleri açısından çok daha farklı bir dünyaya büyüdüler. Ve onlar için... Özellikle 2011 öncesi Suriye çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Yani 2011 öncesini gören ve hatırlayan gençler dahi çok fazla bilmedikleri, çok fazla anlamlandıramadıkları için onların bildiği sadece devrim içerisinde olan bir Suriye. Ve bununla ilinçli olarak bir sığınmacı miteci hayatı. Ve burada da çok fazla profiller değişiyor. Yani şöyle izah edeyim size. Türkiye'deki bir Suriyeli sığınmacı çocukla konuştuğunuzda İstanbul'dakiyle Gaziantep'lik arasında çok büyük fark olduğu gibi Suriye'dekiyle kıyas ettiğinizde çok çok daha büyük farklar var. Ve bunu üstüne üstelik bir de Suriye'de kamplarda yaşayan ve şehirlerde, köylerde yaşayanlar diye ayırdığımızda çok ciddi farklılıklar bulunuyor. Yani hayata dair beklentileri, hayata dair bildikleri açısından çok büyük uçuğun farkları var. Mesela kökerekli Suriyeli sığınmacı çocuğu için Suriye evet bir hayal. Bilmedikleri bir şeydi. Suriye'nin ne olduğunu onlar televizyondan biliyorlardı sadece. Anne babaların onlara akraba anlattığı kadarıyla. Ama Suriye'ye dair hiçbir hatalar olmamaktan beraber Suriyeli olduklarını çok iyi biliyorlardı. Onlara her zaman sen Suriyelisin, sen yabancısın diye hitap ediyorlar. Hatta ve hatta Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılarla arasında çocuklarda son dönemde şeyleri var. Bunu birkaç senedir gözlemliyordum. Ben Suriyeli değilim, ben Türküm diyen. [00:04:59] Speaker A: Ben burada bir şey eklemek istiyorum. Biz birkaç tane hani çocuklarla birlikte buluşmalar falan yaptığımız onu size söyleyecektim hani bu söylemlerinizin devamında. Ya birkaç çocuğun Türkçeyi çok iyi bilip Arapçayı tamamen öğrenmeyi reddedip ve annesini babasını kimliğini saklayıp arkadaşları onun kimliğini açığa çıkarmadıkça kendisini ben Türk'üm diye tanıtıp bana karşı hani ben Türk'üm ve bana aşırı bir hayranlığı var ve onun üzerinde ben de Türk'üm diye kendisini kanıtlamaya çalışıyor ve diğer arkadaşı geliyor hani bu akran zorbalığı dediğimiz şey var ya işte onu yapıyor ve şey diyor hayır o Türk değil o kendisine Türk değil ama o işte Suriyeli falan hani orada ben ne yapacağımı da hani şaşırıyorum hani hangisine ne diyeyim? [00:05:49] Speaker B: Ya şöyle çocukların oradaki kimlik, aidiyet duyguları vs. çok değişken ve çok farklı tepkiler yol açıyor. Bazılarında ise tam tersi Suriyeli kimliği daha güçlü bir hale geliyordu. Özellikle bu ergenlik dönemini daha ileri aşamalarında olanlar. Ve bu da çok dediğim gibi farklıları gösteriyor. Ve siniriniz çok ciddi önemli bir şey. Ben çok gördüm. İşte anne babanın Suriye'ye gitme hakkında konuştuğunda çocuğun hayır ben gitmeyeceğim. diye sinirlenip ben buradayım, ben Türk'üm diye. Hatta bazı çocuklarda mesela biliyorsunuz ergen yaşında olan çocuklarda şey çok yaygın, anne babadan utanma. Burada bir de şey var, anne babanın Suriyeli olduğundan utanma durumunda yaşanıyordu. [00:06:29] Speaker A: Bir de şu davar dilden dolayı hani okula birçoğu yani bu geri dönmeyi bir kenara bıraktık 10 senedir gördüm okula veli toplantılarına geldiklerinde bile hani sen gelme sen zaten Türkçe bilmiyorsun ki diye çok kötü bir şekilde ailesine karşı ben seni okulda istemiyorum ben senin arkadaşlarının ailesiyle konuşmanı istemiyorum gibi bir şeyleri vardı böyle bir duvarları vardı. [00:06:53] Speaker B: Ve buna ilerleyen şöyle bir durum var. Aynı zamanda bu çocuklar tercümandı. Ve aynı zamanda bu çocuklar muhasebeciydi. Bu çocuklar aynı zamanda sekreterdi. Ailelerin birçok işlerini bu çocuklar görmek zorundaydı. Aslında bunlar çok... beklenebilir, öngörülebilir sosyolojik gelişmeler. Mesela Almanya'daki Türklerin de buna benzer durumları yaşanmış dönemdeyse ben de kendim bunu zaten biliyorum. Ve şimdi bir şey daha geleyim. Şimdi biz Türkiye'deki Suriye sınırlarıyla çocuklarını konuştuk. Bir de buna ilave eden Suriye'de bulunan Suriyeli çocuklar var. Mesela orada özellikle kamplarda yaşayan Suriyeli çocuklar için hayat olgusu çok daha farklı. Yani o çocukların çoğusu, şöyle ifade edeyim, ısınmak, üşünmemenin bir doğal bir hak olduğunun farkında değiller. Yani kış geldiğinde üşünülecek, yani ayakkabıların olmaması onlar için böyle, nasıl ifade edeyim, şaşırılacak bir durum değildi maalesef. Üşümek, evet. Onların normali öyle bir durumdaydı ve buradaki Suriyeli çocuklara baktığımızda hayata dair öyle bir beklentili hayatta kalmaktan ibaretti adeta. Burada çocuklarla görüştüğümde zaten o çocukların yani halleri, tavırları, psikolojileri çok bozuk olduğunu bilebiliyorsunuz. Eğitimleri zaten hepsinin aksamış durumdaydı kamptakilerin ve kampta yaşayan Suriyeli çocukların. Aileliğe de psikolojisi bozuk olduğu için çünkü bu kampta yaşayanlar kimden oluyordu? Yerinden edilmiş, Türkiye'ye kaçamamış ve Türkiye-Süreyya sınır hattında sıkışmış bulunan insanlar. Bunlar tam sınırın sıfır noktasında kamplarda yaşıyorlardı. Bir de bu çocuklara ilave eden, muhanef kontrol altındaki olan bölgelerde şehirlerde yaşayanlar vardı. Onlardaki durumda farklılık şuydu, bu çocukların güven algısı, yani ölümle yaşadıkları duygusal bağ çok farklı. Mesela Türkiye'de psikologlar arasında farklı görüşler var bildiğim kadarıyla. İşte çocuğa ölüm anlatılmalı mı, anlatılmamalı mı vesaire. Buradaki çocukların öyle bir denklemi yok. Ölüm hayatının zaten bizatihi içerisinde. Ve her gün ölümle yüz yüze gelen çocuklardı bunlar. Her gün okula gittiklerinde ya da biyeye gittiklerinde ölecek miyim? Hayatta kalacak mıyım? Eve geldiklerinde annemi, ailemi tekrar bulabilecek miyim? Endişesi ve kaygısıyla mı büyüyen çocuklardı bunlar. Bu bağlamda biraz Gazze'deki çocuklara benziyorlardı. Bir de dördüncü bir grup Sueli çocuklar var ve gençler var. Onlarla daha yeni tanıştım açıkçası. Sueli'deki devrim tamamlandıktan sonra birkaç aileye ziyaretçi oldum. Hatta bir ailede bir gece de kaldım. Onlar misafir oldu sağ olsun. Anladılar beni. Bayağı soğuk bir geceydi. Şapkayla falan uyudum ilk defa hayatımda. Ondan sonra ama oradaki çocuklarla muhabbet ettiğimde, gençlerle muhabbet ettiğimde şöyle bir şey fark ettim. Hayattaki norm, standartın, yaşadıklarının normal olduğunun farkındalar. Ama aynı zamanda da buradan çıkmak için büyük bir arayış içerisindeydiler. Yani işte Almanca öğrenip Almanya'ya gidebilir miyim diye arayış içerisinde olanlar, rejim bölgesinde yaşayanlar ya da buradan zaten bir şey olmaz deyip işte kendisine eğitimi verip, üniversitede bir İD'ci yapıp buradan hayata sıçrayıp ülkeden dışarıya çıkabilir miyim diye gidebilir miyim arayış içerisinde olan insanlar vardı, gençler vardı. Ve bu gençlerle görüştüğümde Yeni döneme ümitle bakıyorlardı. Yeni dönemde ya belki Almanya'ya gitmeme gerek alınmaz. Burada da benzer bir hayat standartına ulaşabiliriz. Ümidi içerisindeydiler. Ve şöyle bir şey var. O da benim için diğer bir gurup. O da çok ilginç bir gurup. Türkiye'de yaşamış ama bir şekilde Suviye G'ye dönmüş Suviyeli sığımcının çocukları. Onlarla da denk geldim. Hatta Şam-Emi-Mimi meydanında. Bir ara etrafında 15 böyle Suriyeli vardı. Ve baktım hepsinden Türkçe konuşuyor. Çünkü hepsinin bir Türkiye ile bir ilgisi olmuş gelmişler. Şimdi Şam'ın meydanında beraberdik akşam saatiydi. Bunlara baktığımızda bunların dünyaya yaklaşımı ve onların hayata bakış açısı çok daha farklı. Çünkü onlar Türkiye'de bir devletin nasıl olması gerektiğini görmüş ama ülkelerine geri dönmek zorunda kalmışlar. Türkiye'deki ölçülük bu da çok önemli bir faktör olmuş geri dönme bağlamında birçoğunda. Ve Suriye Geydönü'nden sonra da ülkeler için bir şey yapma arayışı içerisinde herhalde. Yani orada bir misyon yüklüyor bazıları ve bu da aslında baktığınızda tamam güzel bir şey. Ülkeler için çabalamalı ama aynı zamanda da kötü bir şey çünkü onların psikolojisi açısından bir şeyler yapma ihtiyacını da hissediyorlar kendilerini. Yani bir misyon var. Kendi dertlerini değil ülkelerin dertlerini düşünüyorlar. Bu bir yandan güzel bir anlamda kişisel olarak ilgilendiğinizde elbette kötü yanında var. Ama tüm bu kesimin tamamında, şu net, hepsinde eğitimde aksama var. En az eğitimde aksama olan kesim Türkiye'deki Suviyeli sığınmacılar. Ama hepsinde bir şekilde eğitimde aksamak maalesef yaşanmış. [00:12:36] Speaker A: Zını Etkisi programını Apple Podcast, Google Podcast, Spotify, Stitcher, SoundCloud platformları üzerinden dinleyebilir ve konu hakkındaki görüşlerinizi bize iletebilirsiniz.

Other Episodes

Episode 44

November 17, 2022 00:26:20
Episode Cover

Göçmenlere İkamet Sınırı | Münazara | Sınır Etkisi

Harmony Göç Münazaraları’nın 2.sini “Göçmenlerin ikametlerine sınırlama getirilmeli midir?” konu başlığıyla gerçekleştirildi. Sınır Etkisi ekibi olarak oradaydık ve gençler arasında gerçekleşen münazarayı sizlerle paylaşıp...

Listen

Episode 100

December 26, 2023 00:09:14
Episode Cover

Tekne İnsanları | Sınır Etkisi

“Kalsak savaştan ölüyoruz. Başka yere gideyim desen denizde boğularak ölüyoruz” Mültecilerin insan kaçakçılarına son derece yüksek ödemeler yaparak çıktıkları bu yolculuk esnasında, denizde kapasitelerinin...

Listen

Episode 14

May 19, 2022 00:11:40
Episode Cover

Sınır Etkisi | İsviçre Hastalığı

Nostalji eski zamanlarda “hastalık” olarak kabul edilen ve tedavi edilmesi gerektiği düşünülen bir kavramdı, günümüzde insanın geçmişten beslenmesini sağlayan bir mutluluk kaynağı olarak görülüyor....

Listen