Episode Transcript
[00:00:09] Speaker A: 1940'Ların Amerika'sında beyaz mahallelerde siyahlara ev yoktu. Bu mahalle beyazlara ait deniyordu. Beyazlara ait mahalleler yasal koruma altındaydı. Satışlar ülke göre kısıtlanıyordu.
Siyahi insanların istedikleri yerde yaşayabilmelerinin arkasında sizce kim var?
Belki çoğu insan bu soruya Martin Luther King ya da Rose Parks gibi isimler verir. Haklılar ama eksikler.
Bu bölümde adını daha çok Oscar kazanan ilk siyah kadın oyuncu olarak duyduğumuz Hattie Mike Daniel'ın hayatını konuşacağız.
Evet, ilk Oscar kazanan siyah kadın oyuncuydu. Ama bu, onun hikayesinin sadece başıydı. Asıl mesele, o ödül gecesinden sonra yaşananlardı.
Sınır etkisinden sesimizi duyurabildiğimiz herkese merhabalar. Ben Kader.
Ayna Beledi, podcast.
Los Angeles. Rüzgar gibi geçti filmi, ortalığı kasıp kavuruyordu.
Hattie, mommy rolüyle en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar'a adaydı.
Ve kazandı.
Ama şöyle düşünün.
O gece ödül törenine bile girmesi yasak. Yapımcı onun için özel izin alıyor. Oraya gittiğinde güvenlik onu tanımıyor.
İçeriye bile almak istemiyor. Çünkü yasak. Yapımcının özet izniyle içeriye alınıyor. En arka masaya oturtuluyor.
Sahneye çıkarken müzik kesiliyor.
Sessizlik içinde yürüyor.
[00:02:17] Speaker B: Deneyim, Hattie McDaniel adamım.
[00:02:20] Speaker A: O ilk.
Ama o yine de o geceyi şöyle anlatıyor. O odada ilk kez siyah biri oyuncu olarak vardı.
Temizlikçi değil. Garson değil.
Oyuncu. Ben o odadaydım.
Aslında bu cümle tek başına bir devrim gibi.
[00:02:52] Speaker B: Ve sonra kazandı. Motion Picture Arts and Science'ın Akademisi, Motion Picture İndüstrisi'nin takipçileri ve şahane geçenler. Bu benim hayatımın en mutlu anıdır. Ve her birinizin beni seçmek için bir parçası olduğunuzu teşekkür ederim. Gerçekten umuyorum. Her zaman ünlü olduğum ve Motion Picture İndüstrisi'ne katılacağım.
O birinciydi ve Sidney ikinciydi. İçerisinde çok fazla beyaz insan var. Çok uzun zaman.
[00:03:39] Speaker A: Hattie McDaniel. Kamo'yu onu en çok Gun With The Wind filmindeki Mammy karakteriyle tanıdı. Ama Ra'shanda Tate'in yazdığı The Queen Of The Sugar Hill adlı romanla başka bir şey öğrendik. O sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda bir direnişin ve hak savunuculuğunun sessiz bir kahramanıymış.
Yazar Rochanda Tate, Hattie McDaniel'ın hayatı üzerine bir roman yazdı. Tarihi kurgu türünde bir roman. Biyografi değildi. Çünkü Tate'e göre biyografi okumak insanlara sıkıcı geliyordu. Tate, McDaniel'ın hayatını olabildiğince çok fazla insana anlatmak ve düşündürmeye yöneltmek istiyordu.
Tate'in anlattığına göre, Hattie siyah toplum içinde eleştirilerle de yüzleşmek zorunda kalıyordu. Bazıları onun hizmetçi rollerini kabul etmesini onursuzluk olarak görüyordu. O dönemde siyah bir kadının ekranda var olabilmesi bile başlı başına bir mücadeleydi. Hatta Hattie'in şöyle bir meşhur sözü var.
Filmlerde 700 dolara hizmetçi oynamak, gerçek hayatta 7 dolara hizmetçilik yapmaktan daha iyidir. Amerika'da ırk ayrımcılığı kanunlarla garanti altına alınmıştı.
Siyahlar okullarda, otobüslerde, restoranlarda, tiyatrolarda hatta Oscar ödüllerinde bile ayrımcılık görüyordu.
Hattie Los Angeles'da West Adams bölgesinde bir ev alıyor. Ama bu mahalle Beyazlar'ın bölgesi. Komşuları onu orada istemiyor. Yasaya dayanan gerekçeleri şu. Avrupa kökenli olmayanlara ev satılamaz. Evet, yasalarla bu destekleniyor. Peki, Hattie ne yapıyor? Dava açıyor, geri adım atmıyor.
Yalnız da değil hem de. Diğer siyah ev sahipleriyle birlikte direniyorlar ve sonunda kazanıyorlar. Bu karar daha sonra Yüksek Mahkeme'nin ırkçı konut yasalarının iptal edilmesinin yolunu açıyor. Bugün siyahi veya kahverengi insanların istedikleri yerde yaşayabiliyor olmaları McDaniel'ın izlerini taşıyor. Ama çoğu insan bunu bilmiyor.
Onun hikayesi sadece bir kırmızı halı hikayesi değil.
Onun hikayesi evinin kapısını savunan bir kadının hikayesi.
Evet, Oscar gecesi hepti yalnız bir masadaydı. Kimse onun orada olmasını istemiyordu. Ama o hep şöyle dedi. Bu odada olmak benim için yeterli. Bazen var olmak, sadece orada olmak bile bir devrimdir. Çünkü bilirsin. senden sonra gelenlerin yolu açılır.
Biz bugün çeşitlilikten, temsil adaletinden konuşabiliyorsak, işte bu anlattığımız hikayeler yüzünden.
Ve bazen en büyük devrimler ne bir meetingle ne de bir kürsüde olur.
Bazen bir kadının evinde, bazen bir davada, Bazen Oscar sahnesinde yalnız başına yürüyen bir kadının sessiz adımlarında.
Hattie McDaniel'ın adını sadece Oscar ile anmak eksik olurdu.
O sadece ödül alan bir oyuncu değil, aynı zamanda bu dünyada daha eşit bir yer açan kadınlardan biriydi.
İşte biz de bu yüzden bugün Hattie McDaniel'ın hayatını Oscar kazanan bir siyahi kadın olarak anlatmadık, tam da romanda bahsedilen tarihi kurgu gibi anlattık. Tate'in bahsettiği gibi. O sadece Oscar kazanan bir oyuncu değildi. Zamanında gerçekleştirilen ırkçılık yasalarını, bu konut yasalarını kaldırmakta öncülük eden Mike Daniel'ı konuştuk.
Sınır etkisini dinlediniz. Bizi nereden, hangi zaman diliminde dinliyorsunuz? Hepinize günaydın, iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler diliyorum.
Sınır Etkisi programını Apple Podcasts, Google Podcasts, Spotify, Stitcher, SoundCloud platformları üzerinden dinleyebilir ve konu hakkındaki görüşlerinizi bize iletebilirsiniz.